Ana Sayfa Arama Galeri Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Sosyal Medya

Avrupa ile ABD boşanıyor: Kim kârlı çıkacak?

Yıllardır birbirlerinden uzaklaşıyorlardı, şimdi 80 yıllık eşler ayrılıyor. Trump sonrası yeniden dost olabilirler ama tekrar evlenmeyecekler. Peki Avrupa kendine yeni bir hayat kurabilir mi? Financial Times’tan Simon Kuper yazdı

Yıllardır birbirlerinden uzaklaşıyorlardı, şimdi 80 yıllık eşler ayrılıyor. Trump sonrası

Yıllardır zaten birbirinizden uzaklaşıyordunuz. Aksini iddia edip durumun ciddiyetiyle alay ettiğiniz günlerde bile ayrılığın yaklaştığını biliyordunuz. Şimdi 80 yıllık eşinizden ayrılıyorsunuz.

Donald Trump’ın başkanlığı bittikten sonra Avrupa ile ABD yeniden dost olabilir ama tekrar evlenmeyecekler. Peki Avrupa bu boşanmayı atlatıp yeni bir hayat kurabilir mi?

Zaman her şeyin ilacı

İlk iş, ayrılığın yol açtığı acil meseleler ile uzun vadeli sorunları birbirinden ayırmak. Kısa vadedeki etkiler Trump’ın koltuktan inmesiyle bitecek. ABD başkanının Grönland hayalleri ve Avrupa’daki aşırı sağcı partilere verdiği destek de buna dahil. Bu partilerin fikirleri ABD’den ilham alsa da gelecekteki ABD başkanları tarafından benimsenmeleri muhtemel görünmüyor. Sadece Trump’la ilgili meselelerde Avrupalıların dört yıldan kısa süre boyunca Trump’ı reddetmesi yetecek. (Seçim sonuçlarına ve hukukun üstünlüğüne inanmadığı göz önüne alınırsa 2028’den sonra görevde kalmak istemesi muhtemel olsa da büyük ihtimalle duramaz. ABD’deki kuvvetler ayrılığının sağlamlığından değil. 82 yaşında olacağı için.) Bu da Trump’a karşı Avrupa’nın en büyük kozunun zaman olduğu anlamına geliyor.

Öte yandan Trump kendi destekçileri tarafından her zaman bir planı olan bir hesap adamı olarak görülse de, hatta bazı muhalifler bile başkanın elinde ABD’yi otoriter bir devlete dönüştürecek bir “diktatör ajandası” bulunduğuna dair uyarılar yapsa da Avrupalılar Trump’ı gözünde büyütmemeli.

Trump bazen kuru sıkı atıyor

Kendisi profesyonel bir iş bitiriciden ziyade dikkat çekmekte başarılı profesyonel bir şovmen. Etraflıca düşünmeden ilan ettiği bazı politikalar gerçeklerle çelişince geri çekiyor. Muhtemelen borsayı dibe vurdurdukları için Kanada ve Meksika’ya gümrük vergisini askıya aldı. ABD’li yetkililer Trump’ın aslında Amerikan askerinin Gazze’yi ilhak edeceğini kast etmediğini söyledi. Neticede Trump kısa vadede başa çıkılabilir bir rakip.

Gelgelelim uzun vadede agresif ticaret politikaları ve NATO’dan uzaklaşma gibi bazı Trumpçı fikirler Amerika’nın kalıcı inançlarına dönüşebilir. Avrupa’nın işte bu konularda yeni bir yaşam planına ihtiyacı var.

AB en büyük artısı olan ortak pazarı ve onun düzenleyicilerini silaha dönüştürmek zorunda. Dünyada Amerikan teknoloji sektörünü geride bırakmaya en uygun kurum Avrupa Komisyonu. Üstelik şimdi ticaret savaşına karşılık vermek için Brüksel’de “bazuka” olarak bilinen bir ekonomik “baskı karşıtı araç” da var.

AB için avantaj olabilir

AB ciddi bir teknoloji sektörü ve trilyon dolarlık şirketleri olmadığı için hayıflanıyor ama bunların yokluğu da bazı artılar getiriyor. İktisatçı Joseph Stiglitz’in dediği gibi, trilyon dolarlık şirketler genellikle tekelleşme sonucu ortaya çıkıyor. Kendi teknoloji oligarkları bulunmayan AB, Amerikan teknoloji sektörüne kafa tutabilir. Bu oldukça büyük bir pazarlık kozu. Zira Trump’ın şu anki esas tabanı onu son kez seçerek kendilerini önemsizleştiren seçmenler değil Silikon Vadisi’ymiş gibi görünüyor.

Boşanan becerikli bir kadın eski eşinin en değerli varlıklarını elinden alır. Avrupa Trump döneminde Amerika’dan kendisine doğru beyin göçünü teşvik etmeli. Başkan iklim bilimine düşman ve tıbbi araştırmaların fonlarını kısıyor. Cumhuriyetçi eyaletler devlet üniversitelerinde ırk ve cinsiyet üzerine eğitimi sansürlüyor. Trump öğrencilere ve akademisyenlere vize vermeyi reddederek Amerikan üniversitelerine daha da zarar verebilir. İngilizce eğitimin giderek yaygınlaştığı Avrupa üniversitelerinin bu durumdan yararlanması mümkün.

Avrupa savunması ve Ukrayna

Avrupalılar için en büyük mesele savunma olacak. Avrupa askeri bir ittifak değil. Kıtadaki birçok hükümet ve büyük parti Rusya yanlısı. Ancak ABD’nin Ukrayna’ya desteği çoğunlukla sanıldığı kadar hayati değil. ABD Şubat 2022-Eylül 2024 arasında Ukrayna’ya yaklaşık 183 milyar dolar verdi. Bu rakam yılda 69 milyar dolar yapıyor. ABD dışındaki NATO ülkelerinde yaşayan 637 milyon insan bu miktarı yılda kişi başına 108 dolar vererek kapatabilir. Bu da AB’nin kişi başı GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 0.25’ine denk geliyor. Yani mümkün.

Daha büyük sorun ise Batılıların Ukrayna için ölmek istememesi. Bu durum Avrupalıların gelecekteki olası Rusya-Ukrayna sınırında barış gücü olarak hizmet vermeyeceği ve Ukrayna’ya güvenlik garantisi sunmayacağı anlamına geliyor. Avrupalılar Rusya birkaç askerlerini öldürürse savaşın içine çekilme riskine girmek istemiyor. Ama böyle bir senaryoda Beyaz Saray’daki başkan kim olursa olsun güçlü Amerikan ordusunun da savaşmayacağı belli. George W. Bush’un felaketle sonuçlanan işgallerinden beri hiçbir ABD yönetimi savaşa girmedi. Başka bir deyişle, Rusya Baltık ülkelerine saldıracak olsa NATO en fazla birkaç ay savaşır. Batı Avrupa’nın ve ABD’nin savaşa yönelik gönülsüzlüğü Doğu Avrupa’nın varlığına tehdit oluşturuyor.

Avrupa NATO’yu yaşatabilir

NATO’nun hâlâ bir kıymeti var ve Avrupalılar bu ittifakı yaşatmak zorunda. Öte yandan Trump’ın tehdit ettiği tek uluslararası kurum NATO değil. Dünya Sağlık Örgütü, IMF, Dünya Bankası ve Uluslararası Ceza Mahkemesi de tehlikede. Amerika’nın sahneden çekilmesi Avrupalıların bazı kurumları kendi menfaatleri uyarınca şekillendirmesi için fırsat yaratabilir.

Boşanmak kötüdür ama akıllı davranırsanız bazen her şeye yeni baştan, üstelik daha iyi bir noktadan başlayabilirsiniz.

Donald Trump’ın iktidardaki çalkantılı ilk günlerinden cesaret bulan bazı Avrupalı politikacılar “Amerika’yı Tekrar Büyük Yap” sloganını kendi kıtalarına taşımak istiyor. Bunun en açık örneği, bu ayın başlarında Madrid’de düzenlenen “Avrupa’yı Yeniden Büyük Yap” (MEGA) mitinginde görüldü. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ve İtalya Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini’nin de aralarında bulunduğu liderler Trump’ın fosil yakıtlar, göç ve toplumsal cinsiyet politikalarının AB için önerdiği reçeteleri doğruladı.

Orbán yaklaşık 2 bin kişilik bir topluluğa “Trump kasırgası sadece birkaç hafta içinde dünyayı değiştirdi. Dün aykırı gruplardık, bugün ana akım olduk” dedi.

Fransa’nın Ulusal Cephe partisinin lideri Marine Le Pen, Trump’ın seçim zaferinden bu yana tarihin hızlandığını ileri sürdü. Le Pen’e göre bu derin siyasi değişim karşısında “AB sersemledi.”

Bu liderler “kontrolsüz” göçe karşı çıkıyor, temiz enerji çabalarına son verilmesi çağrısında bulunuyor.

Trump’ın ABD’nin sadece iki cinsiyeti tanıyacağı yönündeki açıklamasını da övgüyle karşılıyor.

Hollanda Özgürlük Partisi’nden Geert Wilders mitingde “Woke solun aşırılıkçı gündemine boyun eğmeyi reddediyoruz. Çok kültürlülüğün suçluluk psikolojisine teslim olmayı reddediyoruz Avrupa’nın dört bir yanındaki insanlar bizden aklıselimi ve ahlaki berraklığı geri getirmemizi istiyor” dedi.

Etkinlik, AB parlamentosundaki üçüncü büyük grup olan Avrupa için Yurtseverler grubunu bir araya getirdi ve İspanyol aşırı sağ partisi Vox’un lideri Santiago Abascal’ın ev sahipliğinde gerçekleşti.

Çek Cumhuriyeti’nin eski başbakanı ve ANO partisinin lideri Andrej Babiš de AB’nin iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik Yeşil Anlaşma politikalarına dair şunları söyledi: “Brüksel’de sanki Avrupa sanayisi kapanıp denizaşırı ülkelere taşınmıyormuş gibi yeşil anlaşma ideolojilerini dayatmaya devam ediyorlar. Sanki milyonlarca aile enerji yoksulluğu ile mücadele etmiyormuş gibi.”