Geçmişten Günümüze Boğaziçi Üniversitesi ve Siyasetin İç İçe Geçtiği Anlar
Boğaziçi Üniversitesi’nin 158’inci mezuniyet töreni, sadece bir akademik etkinlik olmaktan çıktı ve siyasi atmosferin yoğun bir şekilde hissedildiği bir platform haline geldi. Dün gerçekleşen Sosyoloji Bölümü mezuniyetinde, öğrencilerin ve katılımcıların dikkatini çeken önemli bir olay yaşandı.
Genç bir öğrenci olan Doruk Dörücü, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü ile Sosyoloji Bölümü yan dal öğrencisi olarak, Cumhurbaşkanı adaylarından CHP lideri Ekrem İmamoğlu’nun üniversiteden mezuniyet diplomasının iptal edilmesine sert tepki gösterdi. Dörücü, yaptığı açıklamada diplomasının hükümsüz olduğunu ve bu kararın fakülteyi kapatan, diplomaları iptal eden otoriter ve baskıcı rejimin ürünleri olduğunu dile getirdi.
Mezuniyet töreninde diplomasını yırttığını belirten Dörücü, “Bu diploma hükümsüzdür. Fakülte kapatan, diplomaları iptal eden istibdat rejimini reddediyorum. Diplomasını kayyumdan değil, Boğaziçi’nin seçilmiş rektöründen alırım” sözleriyle büyük bir cesaret örneği gösterdi. Ancak, bu eylemin ardından sabah saatlerinde evine düzenlenen şafak baskınıyla gözaltına alındı ve Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.
Gözaltına alınmasının ardından, Dörücü’ye “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ve “Türk milletini, cumhuriyeti, devletin kurum ve kuruluşlarını aşağılama” suçlamaları yöneltildi. Ayrıca, telefonuna el konuldu ve işlemler devam ediyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Dörücü’nün bugün mevcutlu olarak savcılıkta ifade vereceğini açıkladı.
CHP ve Siyasi Partilerin Tepkisi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, genç öğrencinin gözaltına alınmasına ilişkin sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Şaşırdık mı? Bu ülkede diplomasını yırtanlar değil, gençlerin umutlarını ve geleceğini yırtanlardan hesap sorulmalı. Asıl hesap verecek olan onlar!” Bu sözlerle gençlerin özgür düşünce ve ifade haklarının bastırılmaya çalışıldığını vurguladı.
Öte yandan, DW, ANKA ve CÖ tarafından yayınlanan haberlerde, söz konusu olayın sadece bireysel bir tepki değil, aynı zamanda sistemik bir sorun ve siyasi baskının sonucu olduğu dile getirildi. Bu gelişmeler, üniversitelerde özgür düşüncenin ve akademik bağımsızlığın ne kadar ciddi tehdit altında olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.