Zararlı bir durumun ortaya çıkması ile toplumların bununla mücadeleye başlaması arasında genellikle on yıllar geçer. Bilim insanları sigaranın ölümcül olduğunu daha 1950’lerde biliyordu. Ama İngiltere’nin 16 yaşından küçüklere sigara satışını nihayet yasaklaması 1986 yılını buldu. Şimdilerde çocukların bir başka zehri solumasını önlemeye yönelik yine gecikmeli bir uluslararası hareket doğuyor. Bu kez zehrin adı sosyal medya.
Avustralya’nın geçen yıl 16 yaşından küçüklere yasak getirip öncülük etmesinden sonra Endonezya, İsviçre, Hollanda ve Fransa da çocuklara sosyal medyanın yasaklanmasını tartışıyor. Haklılıkları tartışmasız görünüyor. Sosyal medya yüzünden ergenlerin ruh sağlığı bozuluyor, suçlular yeni imkanlar buluyor ve insanların konsantrasyonu mahvolduğundan dünya daha aptal bir yere dönüşüyor.
Benim sözüme güvenmiyorsanız sosyal medya şirketlerine bakabilirsiniz. Tıpkı tütün ve petrol şirketleri gibi onlar da kendi ürünlerinin zararlarını kamuoyundan önce fark etti. TikTok tarafından hazırlanan şirket içi raporda kompulsif sosyal medya kullanımının “çok sayıda negatif ruhsal etkiyle ilişkilendirildiği” yazılı. Şirket aleyhine açılan bir davaya göre bu etkiler arasında “analitik becerinin, hafıza oluşumunun, bağlamsal düşünmenin, konuşma derinliğinin ve empatinin kaybı, ayrıca anksiyete artışı” yer alıyor. TikTok’un “uykuya, işyeri ve okul sorumluluklarına, ayrıca yakınlarla kurulan bağlara” zarar verdiği de kaydediliyor.
Yeni nesile her şey sıkıcı geliyor
Snapchat’in sahibi Snap ve TikTok’tan alınan bu ve aşağıdaki alıntılar Jonathan Haidt tarafından söz konusu şirketler aleyhindeki davalar için derlendi. Sosyal psikolog Haidt aynı zamanda “The Anxious Generation” (“Kaygılı Nesil”) kitabının yazarı ve şimdilerde “telefona dayalı çocukluğu” bitirmek için uluslararası bir kampanya yürütüyor. Haidt’e göre akıllı telefonlarla başlayan bir dizi inovasyon, çocuklukta büyük dönüşüme yol açmış durumda. Yüksek hızlı internet sebebiyle çocuklar sürekli video izliyor.
Dokunmatik ekranlar kompulsif kaydırmayı beraberinde getiriyor. Selfie kameraları yüzünden kız çocukları kendi görüntülerini paylaşıyor ve ardından korku içinde “beğeni” almayı bekliyor. Video oyunlar, porno ve bahis ise erkek çocukları dopaminle dolduruyor. Öyle ki geri kalan her şeyi sıkıcı buluyorlar.
Sosyal medya şirketleri bu bağımlılığı yaratmak için pek dile getirmedikleri bir iş modeli geliştirdi. Pew Research’ün geçen yılki anketine göre 13-17 yaş aralığındaki Amerikalıların üçte biri “neredeyse sürekli” sosyal medyada.
Haidt bu çocukluk biçiminde “daha az uyku, daha az ortak kahkaha, daha az gün ışığı” ve arkadaşlarla daha az oyun olduğunu söylüyor. Ona göre böyle bir çocukluk çocukları birçok beceriden ve ekran dışındaki bir kaynaktan öğrenme kabiliyetinden mahrum bırakıyor. New York’taki elit bir üniversitede görev yapan Haidt’le konuştuğumda bana kendi okulundaki bazı öğrencilerin bile ders boyunca sınıfta oturma, kitap okuma ve film seyretme konularında konsantrasyon eksikliği yaşadığını anlattı.
Telefonda pedofili
Sosyal medyadan fayda gören az sayıda insan arasında ise suçlular var. Bir Snap çalışanının kaydında uyuşturucu tacirlerinin “gerçek hayatta asla karşı karşıya gelmeyecekleri ergenlere Snapchat üzerinden ulaştığı” yazıyor. Şimdilerde pedofiller çocuklarla parklarda değil telefonlarda buluşuyor. Reşit olmayan çocuklar kendi cinsel içerikli videolarını paylaşarak para kazanıyor. Bunun üzerine “cinsel şantaja” açık hale geliyorlar. Snap’in 2022 yılındaki iç analizine göre şirket bir ayda böyle 10 bin ihbar alıyor. Bir Snap çalışanı, “Aylık 10 bin ihbar muhtemelen söz konusu istismarın çok küçük bir kısmına karşılık geliyor çünkü insanların çekindiği bir konu bu ve bildirimlerde sınıflandırılması kolay değil” diye yazmıştı.