Nöbetçi Eczaneler
Türkiye’nin uzay macerası, son yıllarda büyük bir hız kazanarak hem ulusal hem de bireysel düzeyde unutulmaz kilometre taşlarına imza atıyor. Daha önce Milli Uzay Programı kapsamında iki bilim insanı, Alper Gezeravcı ve Tuva Cihangir Atasever, uzayda önemli bilimsel görevler üstlenerek Türkiye’nin uzay arenasındaki varlığını güçlendirmişti. Ancak şimdi, Türkiye’den uzaya çıkacak üçüncü kişi olarak, tamamen kişisel çabalarıyla ve iş insanı kimliğiyle öne çıkan Gökhan Erdem sahnede. Bu yolculuk, sadece bir uzay seferi olmanın ötesinde, Türkiye’nin uzay yolculuğunda yeni bir dönemin de kapılarını aralıyor.
Gökhan Erdem, ailesinin kurduğu ve farklı sektörlerde faaliyet gösteren Erdem Holding’in yönetim kurulu üyesi olarak tanınıyor. Enerji, telekomünikasyon, inşaat, turizm ve sigorta gibi pek çok alanda yatırım ve yöneticilik deneyimleri bulunan Erdem, uzaya çıkma hayalini uzun yıllardır taşıyan ve bu hedefi için yoğun çaba harcayan bir isim. Bu yolculukla birlikte, Blue Origin’in düzenlediği New Shepard NS-34 görevi kapsamında, uzaya çıkan ilk Türk iş insanı ve Blue Origin ile uçan ilk Türk vatandaşı olarak tarihe geçecek. Böylece Türkiye’nin uzay serüveni, sadece devlet destekli projelerle değil, bireysel girişimler sayesinde de zenginleşmiş olacak.
Fırlatma, 3 Ağustos Pazar günü, Türkiye saati ile 15.30’da ABD’nin Teksas eyaletindeki Van Horn Üssü’nden gerçekleştirilecek. Bu önemli an, Blue Origin’in resmi web sitesi ve sosyal medya platformları aracılığıyla canlı olarak izlenebilecek. Uzay yolculuğunun canlı yayınlanması, Türkiye’de ve dünyada büyük bir heyecanla takip edilecek ve uzaya çıkış sürecinin tüm ayrıntıları seyircilere aktarılacak.
Görevde Gökhan Erdem’in yanında, farklı kökenlerden ve alanlardan gelen beş yol arkadaşı da yer alacak. Bunlar arasında; kızının anısına bir eğitim vakfı kurmuş ABD’li yatırımcı J.D. Russell, kripto para dünyasının önemli isimlerinden ve Liberland Başbakanı olan kavramsal sanat tutkunu Justin Sun, Porto Rikolu meteorolog, gazeteci ve NASA elçisi Deborah Martorell, İngiliz kökenli eğitmen ve hayırsever Lionel Pitchford ile 193 ülkeyi ziyaret etmiş Hindistan doğumlu gezgin Arvinder Singh Bahal bulunuyor. Bu çeşitlilik, görev ekibine hem bilimsel hem de kültürel açıdan zenginlik katıyor.
Bu yolculuğun en dikkat çekici yanlarından biri de görev ambleminin tasarımı. Her katılımcının kişisel hikayesine ve kültürel geçmişine saygı gösteren bu amblem, uzay görevine derin bir anlam katıyor. Örneğin, Gökhan Erdem’in İstanbul’la olan bağı, Boğaziçi siluetiyle temsil ediliyor. Görev numarası olan “34” ise İstanbul’un plaka kodu olması nedeniyle özel bir anlam taşıyor ve bu tesadüf, görevin Türkiye için ne denli anlamlı olduğuna işaret ediyor.
Amblemde yer alan diğer simgeler de katılımcıların hayatlarını ve tutkularını yansıtıyor:
- Dünya figürü, Arvinder Singh Bahal’in 193 ülkeyi kapsayan dünya turunu simgeliyor.
- Puerto Rico şekli, Deborah Martorell’in memleketine atıfta bulunuyor.
- Everest Dağı, Lionel Pitchford’un Nepal’deki uzun yıllar süren görevlerini temsil ediyor.
- Kitap simgesi, J.D. Russell’ın kızının anısına kurduğu eğitim vakfını simgeliyor.
- Muz simgesi, Justin Sun’ın sanata olan ilgisini ve kavramsal sanat tutkusunu yansıtıyor.
- Güneş figürü, hem yeni başlangıçları hem de meteoroloji alanında kariyer yapan Martorell’in mesleğini temsil ediyor.
Görevde kullanılacak olan New Shepard roketi, Blue Origin tarafından insanlı yörünge altı görevler için özel olarak tasarlanmış, tamamen otonom ve yeniden kullanılabilir bir sistem. Yaklaşık 20 metre yüksekliğinde ve 35 ton kalkış ağırlığına sahip bu araç, bir kapsül ile itici roketten oluşuyor. Kapsülde bulunan mürettebat, uzayın başlangıcı olarak kabul edilen Karman çizgisini aşarak yaklaşık 100 kilometre yükseklikte birkaç dakika süresince mikro yerçekimi deneyimi yaşayacaklar. Görev toplamda yaklaşık 11 dakika sürecek ve kapsüldeki geniş pencereler sayesinde, katılımcılar uzayın karanlığı içinde Dünya’nın eğriliğini ve muhteşem manzarasını çıplak gözle görebilecekler.
New Shepard roketinin en önemli özelliklerinden biri, iniş sonrası hayatta kalan kapsül ve roketin tekrar kullanıma uygun olması. Bu teknoloji, uzay seyahatlerini daha ekonomik ve sürdürülebilir hale getirirken, uzay turizminin gelişmesi için de önemli bir adım teşkil ediyor. Böylece, uzaya gitmek artık sadece devletlerin ya da büyük kuruluşların ayrıcalığı olmaktan çıkıyor, bireysel girişimciler ve özel şirketler de bu heyecana ortak olabiliyor.
Uzay yolculuğunun Türkiye’deki etkisi ise oldukça önemli. Space Agenda Direktörü Halit Mirahmetoğlu, bu tür bireysel ve özel girişimlerin Milli Uzay Programı’nın halk arasında daha çok benimsenmesini sağladığını ve uzaya olan ilgiyi artırdığını belirtiyor. Astrofizikçi Dr. Umut Yıldız ise Gökhan Erdem’in bu bireysel cesaretinin ve girişiminin, Türkiye’den uzaya yapılacak rutin seyahatlerin önünü açabileceğine vurgu yapıyor. Böylece, uzay yolculuğu sadece bir rüya olmaktan çıkarak herkes için ulaşılabilir bir hedef haline geliyor.
Özetle, Gökhan Erdem’in uzaya çıkışı, Türkiye’nin uzay tarihindeki önemli bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçecek. Hem bireysel azmin, hem de teknolojinin ve uluslararası iş birliklerinin birleştiği bu süreç, Türkiye’nin uzayda daha aktif ve görünür bir oyuncu olma yolunda attığı adımları simgeliyor. Bu yolculuk, genç nesillere ilham kaynağı olacak ve Türkiye’nin bilim, teknoloji ve uzay alanındaki hedeflerine ulaşmasında yeni kapılar açacak.