ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski arasında süregelen melodram beni bugüne kadar ülkemle ilgili en huzursuz edici sorulardan birini sormaya mecbur bıraktı: ABD Başkanı, Vladimir Putin’in kuklası mı? Çünkü Trump Ukrayna’daki savaşı kimin başlattığı ve çatışmanın nasıl bitmesi gerektiği konusunda Putin’in ağzıyla konuşuyor. Yoksa diğer ailelerle bölge paylaşmaya girişen reisler gibi, başkalarının topraklarını Rusya’yla bölüşen bir mafya babası mı? “Grönland’ı bana bırak, Kırım senin olsun. Panama benim olursa sen de Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki petrolü alabilirsin. Ukrayna’nın nadir toprak elementlerini de kırışırız. Böylesi adil olur.”
Sevgili Amerikalılar ve yurtdışındaki dostlar, hangisi olursa olsun en azından dört yıl boyunca Amerika’nın bildiğiniz Amerika olmayacağını bilin. Amerika’nın her zaman savunacağını düşünüp güvendiğimiz temel değerler, ittifaklar ve gerçekler ya sallantıda ya da satılık. Trump normların dışında düşünmekle kalmayıp bütün normları yok sayıyor. Kafası karışan eski dostlarımızı suçlayamam. Cesur Sovyet muhalifi ve özgürlük savaşçısı Natan Şaranski’nin geçen hafta The Free Press’te yayınlanan kederli yazısına bakalım: “Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşı başlatmakla suçladığını duyunca şoke oldum. Trump Putin’in söylemini aynen benimsemiş görünüyor. Kremlin’in Sovyet tarzı propagandasını tekrarlayarak Zelenski’nin meşru bir lider olmadığını söyledi. Bunu Rusya’nın ebedi lideri gibi davranan Putin’in söylemesi gülünç. Ama ABD Başkanı’nın söylemesi kaygı verici.”
Trump Amerika’yı özgürlük isteyen ezilenleri, onları ezmek isteyenlerden kurtarmaya gelen bir güç gibi görmüyor. Onun gözünde Amerika zayıfları haraca bağlamaya gelen bir güç. Güvenliği sağlama karşılığında haraç istiyor.
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent’ın geçtiğimiz günlerde Kiev’de Zelenski’yle yaptığı görüşmeye dair Wall Street Journal’da çıkan yazıdaki hayret verici paragrafı gördünüz mü? Bessent, Zelenski’ye reddedemeyeceği bir teklif sunmuş. Buna göre Zelenski ABD yardımları karşılığında Ukrayna’nın yüz milyarlarca dolarlık madenlerinin hakkını kendi imzasıyla Amerika’ya devredecekmiş.
Tam da “Baba” filminden bir sahne gibi: “Bessent kağıdı masada karşısında oturan Zelenski’nin önüne sürüp imzalamasını istedi. Zelenski belgeye şöyle bir bakıp ekibiyle istişare edeceğini söyledi. Ardından Bessent kağıdı Zelenski’ye daha da yaklaştırdı ve ‘Gerçekten imzalaman gerekiyor’ dedi ve aksi halde ‘Washington’dakilerin’ çok üzüleceğini bildirdi. Ukrayna lideri belgeyi alacağını ama imza sözü veremeyeceğini söyledi.”
Bütün bu hikaye Trump’ın çevresinde kendisini dizginleyen değil coşturan kişiler olunca neler yaşanacağını bir kez daha gösteriyor. Zeki bir yatırımcı olan Bessent, Ukrayna Devlet Başkanı’nın yüz milyarlarca dolarlık madeni devretmesine sebep olacak bir belgeyi avukatlarına, meclisine veya halkına sormadan imzalamayacağını elbette biliyordu. Ama Hazine Bakanı ne kadar ayıp ve saçma olursa olsun kendini Trump’ın teklifini iletmek zorunda hissetmişti. Başkan Gazze Şeridi’ni boşaltıp kumarhaneye çevirmek istiyorsa size de bunu yapmak kalır. Savaşın orta yerindeki Ukrayna’dan şantajla bir şeyler koparılacaksa böyle yaparsınız.
ABD’nin ciddi bir başkanı olsa Putin’in elinin ne kadar zayıf olduğunu görürdü. The Economist’in geçen hafta yazdığı gibi Rusya’nın “kazanımlarının çoğu savaşın ilk haftalarında gelmişti. Nisan 2022’de Ukrayna’nın kuzeyinden çekildikten sonra Ruslar Ukrayna topraklarının yüzde 19.6’sına hakimdi ve Rus ölü ve yarı sayısı 20 bin civarındaydı. Bugün Rusya Ukrayna’nın yüzde 19.2’sini işgal etmiş durumda ve İngiliz kaynaklarına göre kayıplarının sayısı 800 bine geldi. Rusya’nın stoklarındaki 7 bin 300 tankın yarıdan fazlası artık yok. Kalanlardan da sadece 500’ü hızla onarılabiliyor. Nisan ayı itibarıyla Rusya’nın elinde T-80 tankı kalmayabilir. Geçen yıl önceki iki yılın toplamından iki kat fazla ağır silah sistemi kaybettiler. Kaynakların üretimden savunmaya yönlendirilmesi sonucu enflasyon çift hanelere çıktı. Faiz oranı ise yüzde 21’i buldu.”
Putin’in elinde bir per var ve blöf yaparak rest çekiyor. Trump ise blöfe cevap vermek yerine, “Sanırım çekileceğim” diyor.
Trump Avrupalı bütün müttefiklerimizi bir araya toplamak, Putin üzerindeki askeri baskıyı artırmak ve Rus lidere “reddedemeyeceği bir teklifte bulunmak” yerine tam tersini yaptı. Rusya’nın Ukrayna’daki saldırganlığını kınayan Birleşmiş Milletler kararına imza atmayarak Kuzey Kore gibi ülkelerin safında yer aldı ve BM’deki müttefiklerimizden ayrışmamıza yol açtı. Dahası Putin yerine Zelenski’nin meşruiyetini sorgulayan, yalanlarla dolu bir kampanyaya girişti.
Trump savaşı Ukrayna’nın başlattığı yönündeki asılsız iddiasının yanı sıra Zelenski’nin beğeni oranının yüzde 4’e indiğini (gerçek oran yüzde 57 ve Trump’ınkinden yüzde 13 puan daha fazla), Ukrayna Devlet Başkanı’nın “diktatör” olduğunu ve seçime gitmesi gerektiğini söyledi. Bu arada en büyük rakibi Aleksey Navalni’yi Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki bir hapishanede 28 yıla mahkum edip gizemli bir şekilde ölümüne yol açan Putin’e açık çek verdi.
Görünüşe göre Zelenski saçma sapan maden anlaşmasını imzalamaktan başka seçeneği olmadığını düşünüyor. Halbuki Trump şu ana kadar ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı 120 milyar dolarlık askeri, insani ve mali yardımın üç ila dört katı bir meblağın peşinde. Üstelik o yardımlar Ukraynalıların saldırgan Rusya’ya karşı Batı’yı korumak adına savaşması için verilmişti.
Utanç verici bir hikaye bu. Trump aslında Putin’in Ukrayna işgali sonucu Ukraynalılardan kâr devşirme peşinde ve bunu yaparken ne Putin’den herhangi bir tazminat talebinde bulunuyor ne de ABD’nin Kiev’i koruyacağına dair söz veriyor. Beyaz Saray’ın açıkça söylediği gibi, “Ukrayna ile yapılacak bu ekonomi anlaşması gelecekte savaş yardımı yapılacağının güvencesi değildir ve bölgedeki ABD personeline dair herhangi taahhüt içermeyecektir.”
Amerika’nın savaştan sonra Ukrayna’ya yapılacak yatırımlar için ABD’li şirketlere yardımlara teşekkür mahiyetinde ayrıcalıklı erişim talep etmesine karşı değilim. Ama bunu şimdi, karşılığında hiçbir güvenlik garantisi vermeden yapmaya kalkmak mı? Don Corleone bile sormaya utanırdı. Ama Don Trump utanmıyor.
Trump ve Cumhuriyetçi dalkavukları olup bitenin farkına varır mı dersiniz? Belki varırlar ama iş işten geçtikten sonra.
(Fotoğraf: Evan Vucci/Associated Press)