Henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş yeni bir bilimsel çalışmaya göre, füzyon enerjisi alanında faaliyet gösteren Marathon adlı girişim, cıva elementini altına dönüştürmenin mümkün olduğunu iddia ediyor. Bu gelişme, yüzyıllardır simyacıların hayalini süsleyen “altın yapımı” fikrini modern fiziğin imkanlarıyla yeniden gündeme getiriyor.
Füzyon enerjisi, 1950’lerden bu yana temiz ve sınırsız enerji kaynağı olma potansiyeliyle büyük bir umut vaat ediyor olsa da, halen ticari anlamda gerçek anlamda uygulamaya konmuş değil. Marathon’un çalışması, bu teknolojiyi daha ekonomik hale getirerek enerji üretimini yeni bir boyuta taşımayı hedefliyor. Ekip, füzyon reaktörlerinde açığa çıkan nötronları kullanarak yalnızca enerji üretmekle kalmayıp, aynı zamanda yüksek değere sahip maddeleri de elde etmeyi amaçlıyor. Bu maddelerin arasında özellikle altın gibi değerli elementler dikkat çekiyor.
Altın üretmek mümkün mü? Simyacıların hayali günümüz fiziğiyle yeniden mi canlanıyor?
Atomik düzeyde bakıldığında, cıva ve altın elementleri birbirine oldukça yakın. Altının atom numarası 79, cıvanın ise 80. Bu yakınlık, cıva atomundan bir proton çıkarıldığında altın atomu oluşabileceği teorisini güçlendiriyor. Marathon ekibi, bu dönüşüm için cıva-198 izotopunu kullanmayı öneriyor. Yapılan işlemler sırasında, bu izotoptan bir nötron ayrılıyor ve cıva-197 ortaya çıkıyor. Bu izotop, yaklaşık 64 saat içinde kendiliğinden altın-197’ye dönüşüyor. Altın-197, doğada bulunan ve kararlı olan tek altın izotopu olup, ticari altınla aynı yapıya sahip.
Ekibin önerisine göre, füzyon reaktörlerinde oluşan nötronlar yönlendirilerek bu dönüşüm büyük ölçekte gerçekleştirilebilir. Yapılan simülasyonlar, yılda bir gigawatt termal enerji üretimi karşılığında 2 tondan fazla stabil altın elde edilebileceğini gösteriyor. Bu miktar, reaktörlerin ekonomik değerini ciddi anlamda artırabilir ve yeni yatırımcı ilgisini çekebilir.
Ancak tüm bu iddialar ve olanaklar bir sorunu da beraberinde getiriyor
Reaksiyon sırasında ortaya çıkan diğer radyoaktif altın izotopları nedeniyle, üretilen altının hemen kullanılabilir hale gelmesi mümkün değil. Güvenlik açısından, bu altının yaklaşık 18 yıl boyunca bekletilmesi gerekebilir. Marathon ekibinin temel amacı, doğrudan altın üretmek değil; bu dönüşüm sürecini, füzyon enerjisine yapılan yatırımları daha cazip hale getirecek bir yan ürün olarak konumlandırmak. Altının yüksek piyasa değeri, henüz tam anlamıyla gelişmekte olan füzyon teknolojisinin ekonomik açıdan değer katmasını sağlayabilir.
Ekonomik ve teknolojik etkiler
Çalışmada şu ifadelere yer veriliyor: “Bu yaklaşım, döteryum-trityum füzyon sistemlerinde nötronların verimli kullanılmasıyla hem füzyon altyapısına katkı sağlıyor hem de ekonomik değer üretiyor.” Elde edilen sonuçlar, bu yöntemin, füzyon santrallerinin yıllık çıktı değerini önemli ölçüde artırabileceğine işaret ediyor. Ancak yine de uzmanlar, füzyon enerjisinin halen yaklaşık 30 yıl uzaklıkta olduğunu belirtiyor. Bu çalışmalar henüz ön değerlendirme aşamasında olup, arXiv gibi açık erişimli platformlarda yayımlandı.
Sonuç olarak…
Marathon’un bu iddiaları, bilim dünyasında büyük bir heyecan yaratırken, aynı zamanda dikkatli bir değerlendirme ve deneysel doğrulama sürecini de gerektiriyor. Günümüzde füzyonun halen enerji üretiminde yaygın olarak kullanılmadığı gerçeği değişmiyor; fakat bu tür yenilikçi yaklaşımlar, gelecekte enerji sektörünü köklü biçimde dönüştürebilecek potansiyele sahip. Kim bilir, belki de bir gün simyacılar gibi, bizler de doğanın sırlarını çözerek, altını elmas gibi saf ve ulaşılabilir kılacağız.