Doğal afetlerin insan hayatı üzerindeki yıkıcı etkisi bilinen bir gerçek. Ancak bu etkilerin, günün farklı saatlerinde değişkenlik gösterdiği çoğunlukla göz ardı ediliyor. Son yapılan araştırmalar, doğal afetlerin özellikle gece saatlerinde çok daha ölümcül ve tehlikeli hale geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Gündüz saatlerinde alınan önlemler ve uyarılar, gece aynı etkinlikte olamıyor ve bu durum, risklerin katlanmasına neden oluyor. Özellikle ani gelişen afet türleri arasında yer alan seller, gece yaşandığında felaketin boyutunu büyük ölçüde artırıyor.
İstatistikler, sel kaynaklı ölümlerin yarısından fazlasının gece saatlerinde gerçekleştiğini gösteriyor. Ani sellerde bu oran ise alarm verici şekilde %75’e kadar yükseliyor. Bu durum sadece sellerle sınırlı kalmıyor; hortumlar, kasırgalar, orman yangınları gibi afet türlerinde de gece yaşanan olaylarda can kaybı riski çok daha yüksek oluyor. Peki, neden gece saatleri bu kadar kritik? Uzmanlar, bunun en önemli sebeplerinden birinin, gece alınan uyarıların fark edilmesindeki zorluklar olduğunu belirtiyor.
Villanova Üniversitesi’nden coğrafyacı Stephen Strader, gece uyarılarının sadece siren seslerine veya telefon aramalarına dayanmasının yetersiz olduğunu vurguluyor. Strader’a göre, hücresel şebekeye bağlı olmayan, ulusal acil durum sistemleriyle entegre çalışan hava durumu radyoları, gece alınan uyarıların etkinliğini artırmakta kritik bir rol oynuyor. Bu eski sayılabilecek cihazlar, gece yarısı ya da sabaha karşı saatlerde bile sizi uyandırarak hızlıca harekete geçmenizi sağlayabiliyor. Ancak uyarı sistemlerinin etkinliği kadar, insanların bu uyarılara gece saatlerinde hızlı ve doğru tepki verebilmesi de hayati önem taşıyor.
Gece uyku hali, insanların bilişsel ve fiziksel tepkilerini yavaşlatıyor. Ani bir uyarıyla uyanmak, durumu anlamak ve hareket planı yapmak, gündüze kıyasla çok daha zor. Uyku sersemliği, yön bulma zorlukları ve karanlığın yarattığı görsel kısıtlamalar, tahliye ve kurtarma sürecini zorlaştırıyor. İnsanlar bazen riskin boyutunu anlamak için dışarıya bakıyor ancak gece karanlığında sel ya da fırtınanın şiddetini gözlemlemek neredeyse imkânsız hale geliyor. Bu da, sürücülerin su seviyesini fark edemeyip derin sel sularına girmelerine ve ciddi kazalara yol açabiliyor.
Hızlı ve Ani Afetlerde Gece Saatlerinin Kritik Rolü
Gece saatlerinin getirdiği riskler, özellikle hızlı gelişen afetlerde daha da belirginleşiyor. Örneğin, 4 Temmuz sabahı Texas’ın Kerr County bölgesinde yaşanan olayda, Guadalupe Nehri yalnızca 45 dakika içinde sekiz metre yükselmişti. Böyle ani ve hızlı gelişen seller, iklim değişikliğinin tetiklediği yoğun yağışlarla giderek daha sık yaşanıyor. Bu durum, gece saatlerinde yaşayanlar için ekstra bir tehlike anlamına geliyor.
Yangınlar açısından da gece artık eskisi kadar güvenli değil. Geçmişte gece serinliği ve artan nem, orman yangınlarının yayılmasını yavaşlatan doğal faktörlerdi. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar, 2003-2020 döneminde gece çıkan yangınların küresel ölçekte %7 oranında arttığını ortaya koyuyor. Örneğin, Los Angeles County’de kuru bir ocak gecesi başlayan Eaton Yangını, birçok sakin için uykularını bölerek korkunç anlar yaşattı. Bazı kişiler ancak duman evlerine dolduğunda ya da kurtarma ekiplerinin kapılarına vurmasıyla uyandı ve tahliye şansı yakaladı. Bu örnekler, gece yaşanan afetlerin getirdiği benzersiz zorlukları ve riskleri açıkça gözler önüne seriyor.
İlginç bir şekilde, gündüz saatlerinde hortum nedeniyle yaşanan ölümlerin zaman içinde azaldığı görülüyor. Bu başarı, gelişmiş erken uyarı sistemleri ve kamu bilinçlendirme kampanyaları sayesinde mümkün oldu. Ancak gece meydana gelen hortumlarda bu olumlu eğilim tersine dönüyor. Kuzey Illinois Üniversitesi’nden afet coğrafyacısı Walker Ashley, gece riskinin sadece karanlıkla açıklanamayacağını, gecenin getirdiği bilişsel, psikolojik ve çevresel zorlukların bir bütün olarak riski artırdığını ifade ediyor.
Ayrıca Ashley, bu zorlukların aşılabilmesi için alınabilecek bazı basit ama etkili önlemlerden bahsediyor:
- Her bireyin bir hava durumu radyosuna sahip olması,
- Kötü senaryolar için önceden güvenli tahliye planları oluşturulması,
- Ve afet anında iletişim kanallarının kesintisiz ve çoklu olması,
- Bilgiye ulaşmanın birden fazla yolunun sağlanması,
- Ve en önemlisi, aile bireylerinin afet anında nasıl davranacaklarına dair önceden bilinçlendirilmesi.
Hazırlıklı olmak, gece saatlerinde yaşanan afetlerde hayatta kalma şansını önemli ölçüde artırıyor. Ashley’nin de belirttiği gibi, “En şiddetli hortumda bile, doğru bilgi ve hızlı tepkiyle hayatta kalmak mümkün.” Bu nedenle, bireylerin ve toplumların afetlere karşı bilinçlenmesi, erken uyarı sistemlerinin güçlendirilmesi ve gece saatlerinde etkili iletişim araçlarının yaygınlaştırılması hayati önem taşıyor.
Sonuç olarak, gece saatlerinde doğal afetlerin getirdiği riskler, sadece karanlıkla sınırlı kalmayan çok katmanlı bir sorunlar bütünüdür. Uyku hali, görsel kısıtlamalar, bilişsel zorluklar ve iletişim engelleri, afetlerin etkisini artırıyor ve müdahaleyi zorlaştırıyor. Bu sorunlara karşı teknolojik çözümler kadar eğitim, planlama ve hazırlık da kritik faktörler arasında yer alıyor. Gece gelen uyarıları algılamak ve hızlıca harekete geçmek, hayat kurtaran en önemli adımlardan biri.