Derin Denizlerdeki Gizemli Sinyal ve Seiche’lerin Perde Arkası
Geçtiğimiz yılın Eylül ayında, sismoloji dünyasını şaşkına çevirecek bir olay gerçekleşti. Dünya genelinde kurulu ölçüm cihazları, her 90 saniyede bir tekrarlayan ve dokuz gün boyunca kesintisiz devam eden bilinmeyen bir titreşim yakaladı. Bu titreşimin frekansı tam olarak 10,88 milihertz olup, hiçbir bilimsel açıklama bulunamadı. Ardından bir ay boyunca sessizlik hâkim oldu ve sinyal tekrar ortaya çıktı, bu sefer sadece bir hafta sürdü. Bu gizemli olay, bilim insanlarının kafasını kurcalamaya devam ederken, detaylar ortaya çıkmaya başladı.
Oxford Üniversitesi’nden Çığır Açan Bir Keşif
İşte tam da bu noktada, Oxford Üniversitesi’nden cesur bir araştırma ekibi devreye girdi. Uzun süredir çözülemeyen bu gizemi aydınlatmak için yola çıkan ekip, sorunun kaynağını bulduğunu iddia ediyor. Daha önce öne sürülen bazı varsayımlar, bu sinyalin Grönland’ın doğusunda, ulaşılması zor Dickson Fiyordu’nda gerçekleşen büyük heyelanlar ve ardından oluşan doğa olaylarıyla bağlantılı olabileceğini gösteriyordu. Bu heyelanların, iki büyük tsunamiye sebep olduğu ve dev dalgaların sıkışarak “seiche” adı verilen ve suyun ileri-geri sallanmasına neden olan hareketleri tetiklediği düşünülüyordu. Ancak bu hareketler uzun süredir yalnızca teori seviyesindeydi; kimse doğrudan gözlemleyememişti.
Uydu Teknolojilerinin Gücüyle Gerçeğe Yaklaşmak
İşte burada devrim niteliğinde bir gelişme yaşandı. Oxford araştırmacıları, yeni nesil uydu teknolojileri sayesinde Dickson Fiyordu’nda oluşan su hareketlerini detaylı biçimde haritalandırmayı başardı. Aralık 2022’de yörüngeye yerleştirilen SWOT (Yüzey Suyu ve Okyanus Topografyası) isimli gelişmiş uydu, daha önceki uyduların yalnızca tek bir noktadaki su yüksekliğini ölçme özelliğine sahip olmasının ötesine geçti. Bu yüksek çözünürlüklü radar sistemi, geniş alanlardaki küçük su yüzeyi değişimlerini bile net bir şekilde algılayabiliyor.
Gerçeği Ortaya Çıkaran Veriler
Ekibin topladığı veriler, Dickson Fiyordu’nda bir ucun diğerine göre yaklaşık iki metre daha yüksek olduğunu gösterdi. Bu fark, suyun yüzeyinde belirgin bir eğim anlamına geliyor ve zaman içinde yön değiştiriyor. Bu da, dalgaların yalnızca ileriye değil, geri de hareket ettiğini ve bu hareketin “seiche” adı verilen salınım biçiminde gerçekleştiğini kanıtlıyor. Ayrıca, hava koşulları veya gelgit etkilerinin bu hareketle ilgisinin olmadığını anlayan araştırmacılar, bölgedeki rüzgar ve okyanus verileriyle kıyaslamalar yaptı. Çalışmalar, binlerce kilometre uzaklıktaki yer kabuğu titreşimleriyle bile uyum gösteren su hareketlerinin, fiziksel bir olayın sonucu olduğunu netleştirdi.
Gelişmiş Analizler ve İstatistiksel Yöntemler
Verilerin tamamını detaylandıran ekip, makine öğrenimi teknikleri kullanarak, bu seiche’lerin ilk yüksekliğinin yaklaşık 7,9 metre olduğunu hesapladı. SWOT uydusu, bazı anları kaçırmış olsa da, bilim insanları eksik kalan verileri istatistiksel yöntemlerle tamamlayarak, olayın bütün resmini ortaya çıkarmayı başardı. Bu sayede, uzak bölgelerdeki gizemler artık daha yakından izlenebilir hale geldi.
Geleceğin Teknolojisi ve Bilimin Sınırlarını Zorlayan Bulgular
Araştırma ekibinden Thomas Monahan ise, bu teknolojilerin gelecekte iklim değişikliklerini izlemekte ne denli önemli olabileceğine dikkat çekiyor: “İklim değişikliği, ulaşılması güç ve uzak bölgelerde oldukça hızlı etkiler yaratıyor. Bu gelişmiş uydu sistemleri sayesinde, daha önce göremediğimiz olayları yakından izleyebiliyoruz.”
Bir diğer önemli isim olan Prof. Thomas Adcock ise, yeni nesil verilerin, geçmişte yalnızca tahmin yürütülen olaylara ışık tutabileceğini belirtiyor: “Bu çalışma, tsunamiler, fırtına dalgaları ve diğer olağandışı deniz olayları hakkında daha fazla bilgi edinmemize olanak sağlayacak önemli bir adım.”