OpenAI’nin CEO’su Sam Altman, yapay zekanın geleceğine dair yaptığı açıklamalarla dikkatleri üzerine çekti. Özellikle yeni nesil GPT-5’in test sürecinde yaşadığı deneyimleri anlatırken, adeta bir gerilim filmi izliyormuş gibi hissettirdiğini belirtti. Altman, “Gerilim dolu, yüksek tempolu ve yoğun stres altında gerçekleşen bu deneyimler, yapay zekanın sınırlarını zorlamamıza neden oluyor” dedi. GPT-5 ile yapılan bazı testlerin kendisini hem şaşırttığını hem de oldukça gerdiğini ifade eden Altman, bu deneyimlerin onun üzerindeki etkisini anlatırken zaman zaman Manhattan Projesi’ne yapılan göndermeleri hatırlatan benzetmeler yaptı. Bu benzetmeler, yapay zekanın potansiyel risklerine ve geliştirilme sürecinde karşılaşılabilecek ciddi sorunlara dikkat çekmek amacıyla kullanıldı.
Altman, mevcut yapay zeka yönetim sistemlerini ve denetim mekanizmalarını da sert biçimde eleştirdi. Sistemdeki “yetişkin” kimliğindeki denetleyicilerin yetersizliğine vurgu yaparak, “Gelişen teknolojiyi kontrol altına almakta zorluk çekiyoruz ve düzenleyici kurumlar bu hızlı ilerlemeye ayak uyduramıyor” dedi. Bu açıklama, yapay genel zekaya (AGI) ulaşırken karşılaşılan yönetimsel eksikliklerin ve denetim zafiyetlerinin altını çiziyor. Ayrıca Altman, bu gelişmelerin sadece teknik değil, aynı zamanda etik ve sosyal sorumluluk boyutunda da ciddi tartışmaları beraberinde getirdiğine işaret etti.
Yapay zekanın kıyamet senaryolarına benzetilmesi ise, bazı uzmanlarca fazlasıyla abartılı bulundu. Altman’ın, teknolojinin şu anki aşamasında yalnızca otomatik tamamlama gibi basit işlevlerin bile tartışma konusu olduğu düşünüldüğünde, onun kıyamet benzetmeleri ve Manhattan Projesi’ne atfettiği büyük ölçekli, riskli projeler biraz fazla dramatik kalıyor. Ancak, altını çizmek gerekir ki, alt seviyedeki yapay zeka bile hızla gelişirken, bu gelişimin kontrol edilmesi ve etik sınırlar içinde kalması büyük bir önem taşıyor.
GPT-5’in GPT-4’e kıyasla çok daha güçlü ve gelişmiş olması beklenirken, bu durum beraberinde yeni soruları da getiriyor. Güç artışıyla birlikte, bu teknolojinin etik sorumlulukları ve yönetimi daha da kritik hale geliyor. Altman’ın sözleri, bu gücün sadece belirli bir elitte toplanmaması ve toplumun geniş kesimlerinin de bu gelişmelerden sorumlu biçimde faydalanması gerektiğine işaret ediyor. Yapay zekanın “yanlış gidebileceğine” dair uyarılarını yineleyen Altman, yeni ürünlerin kullanıcı dostu ve gelişmiş olacağını söylese de, esas meselenin teknolojik gücün nasıl kontrol altında tutulacağı ve etik çerçevede yönetileceği olduğunu vurguluyor. Bu süreçte, hem teknolojik gelişmeler hem de düzenleyici politikalar, yapay zekanın insanlık için güvenli ve yararlı bir araç olmasını sağlamak adına büyük önem taşıyor.