Ana Sayfa Arama Galeri Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Sosyal Medya

Sosyal medya bizi bitirdi: İnsan beyni sınırlarına dayanmış olabilir

OECD’ye göre bütün yaş gruplarında sözel ve sayısal akıl yürütme ile problem çözme becerimiz geriliyor. Artık az okuyoruz ama mesele bundan ibaret değil. Zihinsel odaklanma ve uygulama becerisinde de erozyonla karşı karşıyayız

OECD'ye göre bütün yaş gruplarında sözel ve sayısal akıl yürütme

Zeka nedir?” Bu, ilk bakışta düz bir cevabı olan düz bir soru gibi görünebilir. Oxford sözlüğü zekayı “anlama kapasitesi” olarak tanımlıyor. Gelgelelim bu tanım bile modern dünyada son derece makul bir soruyu beraberinde getiriyor. Bu kapasiteyi uygulamaya dökme derecemiz azalıyorsa ne olur? Son 10 yılda insan zekasının tam da böyle bir süreçten geçtiğine yönelik deliller artıyor.

Kimse bu kadar kısa sürede insan beyninin biyolojik olarak temelden değiştiğini iddia etmeyecektir. Ancak çok sayıda farklı teste bakınca ortalama bir insanın akıl yürütme ve yeni sorunları çözme becerisi 2010’ların başında zirveyi gördükten sonra inişe geçmiş görünüyor.

Covid etkisinden ibaret değil

OECD’nin 15 yaşındaki çocukların okuma, matematik ve fen sınavlarındaki performansını değerlendiren PISA uluslararası karşılaştırma testinin son sonuçlarına dair analizler, anlaşılır şekilde Covid pandemisinin eğitimi aksatmasına odaklanmıştı. Ancak bu bakış açısı daha uzun süreli ve kapsamlı gerilemenin üzerini örtüyor.

Uzun süreli derken üç alandaki skorların da 2012 yılı civarında zirveye yakın olduğunu kastediyoruz. Birçok örnekte 2012-2018 arasındaki düşüş pandemi dönemindeki düşüşten fazlaydı. Daha kapsamlı derken ise akıl yürütme ve problem çözmedeki gerilemenin ergenlerle sınırlı olmadığını kastediyoruz. Yetişkinlerde de benzer bir örüntü gözleniyor. OECD’nin yetişkin becerilerine dair geçen yılki temel değerlendirmesinde bütün yaş gruplarında gerileme gözlendi.

Okumadaki gerileme net

Dikkat ve zihinsel kapasite alanındaki uzun süreli araştırmalar, konunun önemine kıyasla oldukça az. Ama istisnai bir örnek var: Monitoring the Future (Gelecek Takibi) çalışması kapsamında 1980’lerden bu yana her yıl 18 yaşındaki gençlere düşünme, konsantre olma ve yeni şeyler öğrenme konularında zorluk çekip çekmedikleri soruluyor. Lise son sınıf öğrencileri üzerinde yapılan bu araştırmada zorluk yaşadığını bildirenlerin oranı 1990’lar ve 2000’ler boyunca istikrarlıyken 2010’ların ortasından itibaren hızla artmaya başladı.

Bu kırılmanın önemli olmasının tek sebebi zeka ve akıl yürütme testlerindeki benzer performanslar değil. Aynı dönemde daha büyük bir yenilik yaşandı: İnternette sürekli erişilebilir hale gelen bilgiyle ilişkimiz değişmeye başladı.

Metin yok video var

Aslında hâlâ devam eden, metinlerden kopup görsel medyaya geçiş sürecimizin sonucunu görüyor olmamız muhtemel. Bugün ekrana takıntılı hale gelen bir “post okuryazar” topluma doğru geçiş söz konusu.

Okumadaki gerilemeye dair şüphe yok. 2022’de son bir yılda en az bir kitap okuduğunu bildiren Amerikalıların oranı yarıdan fazla azaldı.

Esas çarpıcı olan ise çoğu ülkede matematiğe yatkınlık ve diğer problem çözme alanlarındaki performans düşüşünün de buna eşlik ediyor olması.

Odaklanamıyoruz

Belki de en dikkat çeken istatistik “ifadelerin geçerliliğini gözden geçirip değerlendirirken matematiksel akıl yürütmeye başvuramayan yetişkin” oranının yüksek gelirli ülkelerde yüzde 25’e, ABD’de ise yüzde 35’e çıkması.

Dolayısıyla mesele daha az okumaktan ibaret değil. Genel olarak zihinsel odaklanma ve uygulama becerisinde erozyonla karşı karşıyayız.

Dijital medyanın topluma etkilerine dair tartışmalar çoğunlukla akıllı telefonlar ve sosyal medya üzerinden dönüyor. Ama insanların odaklanmış düşünce becerisindeki değişim daha temel bir kaymanın yansıması: Bilgiyle kurduğumuz ilişki değişiyor.

Henüz bitmedi

Sınırlı sayıdaki kaynaktan sonsuz, sürekli yenilenen akışa ve bildirim sağanağına geçtik. Artık vaktimizi interneti taramak ve tanıdığımız insanlarla etkileşime girmek yerine içerik sağanağına maruz kalarak harcıyoruz. Bu da kendi yönlendirdiğimiz davranışlardan pasif tüketim ve sürekli içerik değiştirmeye geçiş anlamına geliyor.

Araştırmalara göre dijital teknolojilerin aktif ve belli bir amaca yönelik kullanımı çoğu zaman olumlu, hatta yararlı sonuçlar getiriyor. Ancak son dönemde ortaya çıkan davranışların sözlü bilgileri işleme, dikkat, işler bellek ve otokontrol becerilerimiz dahil hemen her şeyi olumsuz etkilediği görülüyor.

İyi haber, insanın temel entelektüel kapasitesinin elbette tükenmemiş olması. Ama bugünkü sonuçlar hem potansiyele hem de uygulamaya ilişkin bir şeyler söylüyor ve çoğumuz için dijital ortam esasen uygulamayı olumsuz etkiliyor.