130. yaşını kutlayan Çek otomotiv üreticisi Skoda’nın devlet kontrolünden çıkıp Avrupa’nın önemli otomotiv markalarından biri haline gelmesi, uzun bir dönüşüm sürecinin sonucu. Bu süreç, o zamanki adıyla Çekoslovakya’nın komünist rejimden demokrasiye geçişi, devletin planlı ekonomi modelinden serbest piyasa ekonomisine geçişi ve dışa açılma stratejilerinin etkisiyle şekillendi. Oksijen’dan Emre Özpeynirci işte o hikayeyi yazdı:
Bu yıl 130. yaşını kutlayan Skoda, otomotiv dünyasında köklü geçmişe sahip, zorluklarla yoğrulmuş bir marka olarak bilinir. Çek markanın son yıllardaki dönüşümü ise otomotiv dünyasında dikkat çeken bir başarı hikayesi olarak değerlendirilebilir. Çünkü uzun tarihine kıyasla çok kısa sürede Avrupa’nın en çok satan 3-4 markasından biri olduğu ortada. Peki bunu nasıl başardılar?
Tarihsel olarak, Skoda’nın komünist dönemin ağır sanayi mirasını taşıyan, düşük maliyetli ve temel işlevlere odaklanan araçlar üreten bir marka olarak algılandığını düşünürsek, bugün geldiği nokta oldukça etkileyici. 1895 yılında Çek Cumhuriyeti’nde Laurin & Klement adıyla kurulan şirket, ilk etapta bisiklet üretimiyle başlayan serüvenini motosiklet ve ardından otomobillerle taçlandırdı. Skoda’nın tarihine damga vuran en büyük dönemeçlerden biri ise II. Dünya Savaşı’nın ardından o zamanki adıyla Çekoslovakya’nın Sovyetler Birliği’nin etkisi altına girmesiyle yaşandı.
Komünistlikten Volkswagen’e
1945 yılında komünist rejimin merkezi planlama politikaları doğrultusunda devletleştirilen Skoda, uzun yıllar boyunca bu ideolojinin sınırları içinde üretim yapmak zorunda kaldı. Komünist dönemde Skoda, bağımsız bir marka kimliğinden uzaklaşıp, Doğu Bloku’nun ulaşım ihtiyaçlarını karşılayan bir üretici konumuna geldi. Yenilikçi teknolojiler geliştirme kapasitesi sınırlandırıldı ve küresel pazarda rekabet gücünü kaybetti. O dönemde üretim daha çok iç pazar ve Sovyetler Birliği’ne yönelikti. Skoda araçları, genellikle basit, dayanıklı ve düşük maliyetli araçlar olarak tanınıyordu, ancak kalite açısından Avrupa’daki diğer markaların gerisindeydi.
Ancak 1990’larda Doğu Bloku’nun dağılması ve Alman Volkswagen Grubu’nun 1991’de önce %31’ini, ardından 1994’te %60’ını ve 2000 yılında tamamını bünyesine katmasıyla marka adeta yeniden doğuş sürecine girdi. Bugün Skoda, modern teknolojilerle donatılmış, yenilikçi otomobilleriyle küresel pazarda rekabet eden bir marka haline geldi.
Elektrik dönüşümü
Bu tarihsel yolculuk, Skoda’nın yalnızca bir otomobil markası olmadığını, aynı zamanda ideolojik değişimlerin, siyasi dönüşümlerin ve ekonomik mücadelelerin bir yansıması olduğunu gösteriyor. Bugün, VW Grubu’nun en kârlı markalarından biri olarak kabul edilen Skoda’nın son dönemde otomotivdeki elektrifikasyon süreciyle birlikte yeni dönüşümü ise dikkat çekiyor.
Düşünün bu dönüşümde 1926 yılında ortaya çıkan ve zaman içinde çeşitli evrimler geçiren stilize edilmiş kanatlı ok sembolüne sahip logosundan bile vazgeçildi. Çek markanın teknolojik yeniliklere açık, hızlı ve ilerici bir marka olma hedefini simgeleyen logosundan vazgeçmesinin sebebi ise sadece Avrupa ile yetinmeyecek olmasından kaynaklanıyor. Bir dönem devletin kontrolündeki bu marka artık hedefini Avrupa’nın ilerisine taşıyıp uluslararası arenaya taşıyor. Bu yüzden otomotivdeki sadeleşme rüzgarından da etkilenip, logo yerine artık tüm yeni modellerinde sadece ismini kullanmayı tercih ediyor.
Kârlılık artışı %20
Skoda, 2024 yılında global teslimatlarını yüzde 6.9 artırarak 866 bin 800’den 926 bin 600 araca çıkardı. Bununla birlikte üretim adedi ise yüzde 2 artarak 1 milyon 27 bini aştı. 2024’te 27.8 milyar euro satış geliri elde eden Skoda, önceki yıla göre yüzde 4.7 büyüme kaydetti ve şimdiye kadarki en başarılı finansal yılını tamamlamış oldu.
Satışlarındaki adetsel gelişimin yanında, kârlılığını da yüzde 20‘nin üzerinde artıran Çek marka, bu büyümeyi sürdürülebilir kârlılıkla gösteren otomotiv üreticilerinden biri oldu. Avrupa pazarındaki güçlü performansıyla dikkat çeken marka, tarihinde ilk kez Avrupa’nın en çok satan dördüncü otomobil üreticisi oldu. Türkiye’nin yanı sıra Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve Birleşik Krallık gibi önemli pazarlarda tüm zamanların en yüksek pazar payına ulaşıldı.
130 yıllık marka
Devlet kontrolünden kurtulup önemli bir dönüşüm yaşayan Skoda, özellikle 2000’li yılların başından itibaren Volkswagen’in sağladığı teknolojik altyapıyı kullanarak, tasarım, güvenlik ve yakıt verimliliği konularında büyük ilerlemeler ve dönüşüm kaydetti. Octavia ve Superb gibi modeller, markanın kalite algısını değiştirdi ve Avrupa’da popüler hale geldi. Bununla birlikte, Skoda’nın daha geniş bir müşteri kitlesine hitap edebilmesini sağlayan “Simply Clever” konsepti, günlük kullanım için pratik çözümler sundu ve marka imajını pekiştirdi. Volkswagen Grubu’nun elektrifikasyon stratejisi çerçevesinde Skoda, Enyaq ve Elroq gibi yeni nesil elektrikli araçlarla öncü markalardan biri oldu.