Ana Sayfa Arama Galeri Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Sosyal Medya

Louvre ilgi çekmek için lüks modaya sarıldı

Mona Lisa’yı unutun. Louvre’da ilk kez moda gösterisi var. Dünyanın en popüler müzesi kendine göz alıcı bir havalılık enjekte ederek yeni bir kitleyi cezbetme peşinde

Mona Lisa'yı unutun. Louvre'da ilk kez moda gösterisi var. Dünyanın

Her yıl 9 milyon civarı ziyaretçi çeken Louvre Müzesi, ilgiyi Mona Lisa dışındaki eserlere de çekebilmek için 45 moda evinden 100 civarı elbise ve aksesuarı çeşitli noktalara yerleştirdi. Sergi bugüne kadar bir müzenin düzenlediği en iyi moda organizasyonlarından. Hermès marka deri eldivenler ile 1300’lerden kalma, azizlerin elleri şeklindeki kutsal emanet sandıkları aynı vitrini paylaşıyor. Balenciaga marka bir elbise 1560’lardan kalma bir zırh takımının yanında.

Dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi Louvre’un adını nereden aldığını kimse tam olarak bilmiyor. Bir teoriye göre antik dönemde buralarda Seine kenarında dolaşan kurtlar (Latince, “lupi”) avlanıyordu. Teori doğru mudur bilinmez ama son dönemde müzede yine bir av serüveni yaşanıyor. Bu kez hedefte daha fazla finansman ve yeni bağışçılar var. Louvre her yıl kendisini görmeye gelen 9 milyon civarı ziyaretçiyi daha iyi ağırlamak adına kapsamlı yenileme projesi için 800 milyon dolar peşinde.

Rakam abartılı görünebilir ama müze de aşırı büyük. Bir hesaba göre Louvre’un 400’ü aşkın salonundaki her esere 15 saniye bakabilmek için 18 gün boyunca sekiz saat burada kalmak gerekiyor. (Gerçi genel teamül bu yönde değil. Ziyaretçilerin yüzde 80’i esasen Mona Lisa’yı görmeye geliyor.)

Louvre da bütün bunları göz önüne alıp 231 yıllık tarihinde ilk kez bir moda sergisine ev sahipliği yapmaya karar verdi. Sergide 45 moda evinden 100 civarı elbise ve aksesuar yer alıyor. Kıyafetler Louvre’da mobilya ve eşyaların bulunduğu dekoratif sanatlar koleksiyonuyla birlikte sergileniyor.

Müzedeki eserler ile couture kreasyonlar arasında yüz yıllar olsa da tuhaf ve eğlenceli bir uyum içindeler.

Hermès marka deri eldivenler ile 1300’lerden kalma, azizlerin elleri şeklindeki kutsal emanet sandıkları aynı vitrini paylaşıyor. Balenciaga marka krom işli bir elbise 1560’lardan kalma bir zırh takımının yanına yerleştirilmiş. Yaban arısı desenli kuşakla bezenmiş beyaz ve altın sarısı Givenchy pantolon bir zamanlar Napolyon’a ait olan tahtın hemen yanında duruyor. Çalışkanlığıyla ünlü yaban arısı Napolyon tarafından kendi amblemi olarak tercih seçilmişti.

Serginin amacı Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosu önünde selfie çekmek için itişip kakışan ziyaretçileri bu deneyimin ardından müzenin başka bölümlerine de çekebilmek. Küratör Olivier Gabet “Louvre tek bir tablodan veya birkaç antik heykelden ibaret değil. Muazzam bir çeşitlilik var” diyor ve yeni serginin şimdiden insanların “bilmedikleri koleksiyonları keşfetmesine” yardımcı olmaya başladığını söylüyor.

Twentieth sanat danışmanlığı firmasından Aurelie Cauchy de modanın “sadece yeni ziyaretçiler değil yeni bağışçılar da getirdiğine” dikkat çekiyor. Louvre sergi için moda markalarından sponsorluk istememiş, böylece eleştiri ve küratörlük konusunda kontrol müzede kalmıştı. Öte yandan Louvre 4 Mart’ta ilk moda galasına ev sahipliği yapacak. Organizasyona ilham veren New York’taki Met Gala’ya ilginç kıyafetleriyle sayısız ünlü geliyor ve kurum için muazzam miktarda bağış toplanıyor. Louvre’un davetine de bütün modaevleri katıldı ve katılmayanlar bile pahalı masalardan bilet alarak yerlerini ayırttı.

Karl Lagerfeld müdavimiydi

Defileler bilet satışları üzerinden müzelere hasılat sağlıyor. 21 Temmuz’a kadar sürecek Louvre Couture sergisi bugüne kadar bir müzenin düzenlediği en iyi moda organizasyonlarından biri. Bunun sebebi sırf ticari amaçla ortaya çıkmamış olması. Kıyafetler ile eski eserler arasında entelektüel ve otantik bir ilişki var.

Gabet sergideki kıyafetlerin yaklaşık üçte birinin doğrudan müze koleksiyonundan ilham aldığını söylüyor.

Örneğin yıllarca Chanel’in tasarımcılığını üstlenen Karl Lagerfeld 2019’da tasarladığı bir blazer ceket için bir tekstil üreticisinden müzedeki mavi-beyaz bir sandığın deseninin aynısını yapmasını istemişti. Şimdi o ceket kendi ilham kaynağıyla birlikte sergileniyor. Lagerfeld’in yanı sıra Hubert de Givenchy ve Yves Saint Laurent da Louvre’un müdavimleri arasındaydı. Bu da havailiği ve şatafatıyla ünlü bir sektörün aslında yüksek kültür ve tarihle olan bağını hatırlatıyor.

Ama hemen yakınlarda başarısız bir örnek de bulmak mümkün. Louvre’dan Grand Palais’e giderek İtalyan moda markası Dolce & Gabbana’nın ticari gösterisine tanık olabilirsiniz. Marka buraya sunak ile sahne karışımı bir yapı kurmuş (her salonun kendi spot ışıkları ve müziği var). Bir yandan parlak ve desenli cezveler satarken bir yandan da kendini yüksek sanat ve dinin yanında konumlandırmaya çalışıyor. Giysilere Botticelli tabloları, sweatshirt’lere İsa mozaikleri işlenmiş.

Dolce & Gabbana alanı

Etrafta fotoğraf çekmek için birbirini ezen ziyaretçi kalabalığı bu gösterinin de müze tarafından düzenlendiğini zannetmiş olabilir. Ama aslında Dolce & Gabbana alanı kiraladı ve markayı tanıtma amacıyla gösterinin küratörlüğünü bizzat üstlendi. Öte yandan Sotheby’s Sanat Enstitüsü’nden Federica Carlotto’ya göre “Trendlerle ve toplumun yaptıklarıyla bağ kuran kültürel kurumlar arttıkça sırf Instagram faktörüne ve gösterişe öncelik vermek yerine eleştirel sesi korumanın önemi artıyor.”

Nihayet Louvre’u fetheden moda bundan sonra başka müzelere de girebilir. İşbirliğinin tasarımcılar için birçok cazip yanı var. Louvre’daki sergide bir tasarımı yer alan Erdem Moralıoğlu’na göre müze sergileri on dakika bile sürmeyen sezonluk defileler yerine tasarımların “daha geniş kitlelerle” buluşup “yeni bir can bulmasını” sağlıyor. Ziyaretçiler de memnun. Londra’daki Design Museum’ın CEO’su Tim Marlow “Moda bize yaşadığımız dünya hakkında diğer yaratıcı alanlar kadar çok şey anlatıyor” diyor. Napolyon’un tahtına yayılıp oturduğunuzu hayal edemeyebilirsiniz ama modanın biraz da şaşırtıcı bir şekilde erişilebilir bir tarafı var. Ne de olsa kimse – hatta aksi dedikodulara rağmen imparatorun kendisi bile – çıplak dolaşmıyor.